SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar  

SELAM BAHSİ

<< 2201 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

65 - (2201) حدثنا يحيى بن يحيى التميمي. أخبرنا هشيم عن أبي بشر، عن أبي المتوكل، عن أبي سعيد الخدري؛

 أن ناسا من أصحاب رسول الله صلى الله عليه وسلم كانوا في سفر. فمروا بحي من أحياء العرب. فاستضافوهم فلم يضيفوهم. فقالوا لهم: هل فيكم راق؟ فإن سيد الحي لديغ أو مصاب. فقال رجل منهم: نعم. فأتاه فرقاه بفاتحة الكتاب. فبرأ الرجل. فأعطي قطيعا من غنم. فأبى أن يقبلها. وقال: حتى أذكر ذلك للنبي صلى الله عليه وسلم. فأتى النبي صلى الله عليه وسلم فذكر ذلك له. فقال: يا رسول الله. والله. ما رقيت إلا بفاتحة الكتاب. فتبسم وقال "وما أدراك أنها رقية؟". ثم قال "خذوا منهم. واضربوا لي بسهم معكم".

 

{65}

Bize Yahya b. Yahya Et-Temîmî rivayet etti. (Dediki): Bize Hüseyin, Ebû Bişr'den, o da Ebü'l-Mütevekkil'den, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen haber verdi ki:

 

Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in ashabından bazı kimseler bir seferde imişler ve Arab mahallelerinden bir mahalleye uğrayarak onlardan kendilerini misafir etmelerini istemişler. Fakat onlar misafir etmemişler. Ve bunlara :

 

  İçinizde rukyeci var mı? Çünkü mahallenin ağasını zehirli hayvan sokmuştur. Yahut isabet almıştır, demişler. İçlerinden bir adam :

 

  Evet! cevâbını vermiş ve ağa'ya vararak ona Fâtihâ ile rukye yapmış. Arkacığından adam iyileşmiş. Bu zâta bir sürü koyun vermişler. Fakat o koyunları kabul etmek istememiş ve:

 

  Bu meseleyi Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e anlatayım da, ondan sonra bakarız, demiş. Müteakiben Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e gelerek bunu ona anlatmış ve:

 

— Yâ Resûlallah! Vallahi Fatiha'dan başka bir şeyle rukye yapmadım, demiş. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) gülümsemiş ve:

 

«Onun rukye olduğunu nereden bildin?» demiş. Sonra: «Onlardan (koyunları) alın, bana da sizinle beraber bir hisse ayırın I», buyurmuşlar.

 

 

65-م - (2201) حدثنا محمد بن بشار وأبو بكر بن نافع. كلاهما عن غندر، محمد بن جعفر، عن شعبة، عن أبي بشر، بهذا الإسناد. وقال في الحديث: فجعل يقرأ أم القرآن، ويجمع بزاقه، ويتفل. فبرأ الرجل.

 

{m-65}

Bize Muhammed b. Beşşâr ile Ebû Bekr b. Nâfi ikisi birden Gunder Muhammed b. Cafer'den, o da Şu'be'den, o da Ebû Bişr'den bu isnadla rivayette bulunmuşlardır. Bu hadîste o:

 

«Fâtlhâ'yı okumaya başladı. Tükürüğünü topluyor ve tükürüyordu. Derken adam iyileşti.» demiştir.

 

 

66 - (2201) وحدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا يزيد بن هارون. أخبرنا هشام بن حسان عن محمد بن سيرين، عن أخيه، معبد بن سيرين، عن أبي سعيد الخدري. قال: نزلنا منزلا. فأتتنا امرأة فقالت: إن سيد الحي سليم، لدغ. فهل فيكم من راق؟ فقام معها رجل منا. ما كنا نظنه يحسن رقية. فرقاه بفاتحة الكتاب فبرأ. فأعطوه غنما، وسقونا لبنا. فقلنا: أكنت تحسن رقية؟ فقال: ما رقيته إلا بفاتحة الكتاب. قال فقلت: لا تحركوها حتى نأتي النبي صلى الله عليه وسلم. فأتينا النبي صلى الله عليه وسلم فذكرنا له ذلك. فقال "ما كان يدريه أنها رقية؟ اقسموا واضربوا لي بسهم معكم".

 

{66}

Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivayet etti. (Dediki): Bize Yezîd b. Harun rivayet etti. (Dediki): Bize Hişam b. Hassan, Muhammed b. Sîrin'den, o da kardeşi Ma'bed b. Sîrin'den, o da Ebû Sa'id-i Hudrî'den naklen haber verdi. Ebû Saîd şöyle demiş:

 

Bir menzile indik. Derken bize bir kadın gelerek: Mahallenin ağası zehirli hayvan taralından sokulmuştur. İçinizde rukye yapan var mı? diye sordu. Kadınla beraber bizden bir adam ayağa kalktı. Biz onun rukye'yi becerebileceğini sanmıyorduk. Adam'a Fâtihâ ile rukye yaptı, o da iyileşti. Kendisine (bir sürü) koyun verdiler. Bize de süt sundular. Bunun üzerine (biz ona) :

 

  Sen rukyeyi becerebiliyor muydun? dedik.

 

  Ben ona Fâtihâ'dan başka bir şeyle rukye yapmadım ki... dedi. Şunu da ilâve etti: Koyunları kıpırdatmayın, tâ ki Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e varalım,  dedim ve Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e gelerek bunu ona anlattık da :

 

«Bunun rukye olduğunu nereden bildin ? (Koyunları) taksim edin! Bana da sizinle beraber bir hisse ayırın !» buyurdular,

 

 

66-م - (2201) وحدثني محمد بن المثنى. حدثنا وهب بن جرير. حدثنا هشام، بهذا الإسناد، نحوه. غير أنه قال: فقام معها رجل منا. ما كنا نأبنه برقية.

 

{m-66}

Bana Muhammed b. Müsennâ da rivayet etti. (Dediki): Bize Vehb b. Cerîr rivayet etti, (Dediki): Bize Hisam bu isnadla bu hadîsin benzerini rivayet etti. Yalnız o şöyle demiştir:

«Bunun üzerine kadınla beraber bizden bir adam kalktı, biz onun rukyeci olduğunu sanmıyorduk.»

 

 

İzah:

Bu hadîsi Buhârî «İcâre» ve «Tıb» bahislerinde; Ebû Dâvud ile Tirmizî «Tıb'da, Nesâî «Tıb» ile «Kitâbü'l-Yevm ve'l-Leyle»'de; İbni Mâce «Kitâbü't-Ticârâtı»'da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir.

 

Hadîsin muhtelif rivayetlerinden anlaşıldığına göre Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Hz. Ebû Saîd-i Hudrî'nin kumandasında otuz kişilik bir süvari seriyyesi göndermiş. Bunlar Arab kabilelerinden birine misafir olmak istemişler. Fakat kabul edilmemşler. Me­ğer o kabilenin reisini zehirli bir hayvan sokup dururmuş. Kurtarmak için her çâreye baş vurmuşlar. Fakat muvaffak olamamışlar. Nihayet bu seriyyeye gelecek hallerini arzetmişler. İçlerinden biri kalkarak reisin üzerine üç veya yedi Fâtihâ okumuş ve reis derhal iyileşmiş. A'meş'in beyânına göre rukyeyi yapan zât râvi Ebû Said-i Hudri'nin kendisidir. O Fâtihâ'yı bitirince kabile reisi ipden boşanmış gibi rahatlayarak yürümüştür. Mükâfat olarak Hz. Ebû Saîd'e bir sürü koyun verilmişse de, o bunları hemen kabul etmemiş, Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e müracaat ederek, onun iznini aldıktan sonra kabule yanaşmıştır. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu hâdiseye gülmüş ve ashabını taltif için koyunlardan kendisine de bir hisse ayrılmasını istemiştir.

 

Katı': Koyun, keçi ve deve sürüsü, demektir. Lügat ulemâsının beyânına göre ekseriyetle sayıları on ile kırk arasında olan sürüye denir.

 

Bâzıları âdetçe onbeşle yirmibeş arasında bulunan sürüye kati' denildiğini söylemişlerdir. Burada ondan murad otuz koyundur. Nitekim rivayetlerin birinde beyân edilmiştir.

 

Kabile halkı yaralı reisleri için selîm demişlerdir, Selim, kurtulan, demektir. Halbuki bu kelime ile burada kurtulan değil, zehirli bir mahlûk tarafından yeni ışırılan kimse kasdedilmiştir. Ulemâ bunun selâmetini dilemek için tefaulen söylendiğini bildirmişlerdir. Bu kelimeden «Başına gelene teslim olan» mânâsı kastedildiğini söyleyenler de vardır.